151820061090 Serhat ÖZBOYACI ESOGÜ
  Ekonomi Haberleri
 

Tohumun Fiyatı Altını Solladı
Altının gramı 35,5 YTL, tohumun gramı 117 YTL!

22.02.2008 11:09

Türk halkının en önemli yatırım aracı olan ve yastık altında sakladığı altın fiyatları hibrit sebze tohum fiyatlarına yetişemiyor. Serbest piyasada 1 gram altın 35,50 YTL'den işlem görürken, hibrit çeri domates tohumunun gramı 117 YTL'den satılıyor.

Altın fiyatları, dünyadaki ekonomik gelişmelere göre zaman zaman düşüp, zaman zaman da yükselirken, Türkiye'nin tarımsal ihracatında çok büyük öneme sahip sebze üretiminde ise hibrit tohum fiyatları altın fiyatlarını 3'e katladı. Hibrit tohumda yüzde 95 oranında dışa bağımlı olan Türkiye'de örtü altı tarımın merkezi Antalya'da ise yerli ve yabancı tohum üretici firma sayısı da son yıllarda artmaya başladı. Ancak tohum üretimindeki araştırma ve geliştirme maliyetlerinin yüksek olması üreticiye de yansıyor.

Geçen yılın son aylarında tohumlukta yerli üreticiyi korumak amacıyla tohumluk, fide ve tohum bakterisi ithalatında gümrük vergisi muafiyetinin kaldırılması üzerine hibrit tohum fiyatları yüzde 30 oranında arttı. Ancak, daha sonra yeniden gümrük muafiyeti uygulamasına geçildi. Ancak tohum firmaları, yeniden gümrük muafiyeti getirilmesine rağmen fiyatlara yansıttıkları yüzde 30 zammı geri almadılar.

AA muhabirinin tohum satışı yapan firmalardan aldığı bilgiye göre, hibrit tohumlar 3, 5 ve 10 gramlık paketlerde satılıyor. Piyasada, içinde bin adet 3 gramlık hibrit çeri domatesi tohumu bulunan paket 350 YTL, hibrit biber tohumu 300 YTL, bin adetlik 5 gram ağırlığındaki hibrit patlıcan tohumu 135 YTL, 3 gramlık (bin adet) oturak domatesi tohumu 50-80 YTL, sırık domatesi 10 gram (3 bin adet) 200 YTL, salatalık (sırık) 25 gramlık 500 adet 70-100 YTL, seralık hibrit patlıcan tohumunun bin adetlik paketi de 120 YTL'den satılıyor.

Buna göre, hibrit çeri domatesi tohumunun 1 gramı 117 YTL'ye gelirken bir kilogramı da 117 bin YTL'den satılmış oluyor. Buna karşılık bir gram altın 35,50 YTL'den işlem görüyor.

Antalya Kuyumcular Odası Başkanı Orhan Tolunay da altının onsunun 945 dolar, 22 ayar altın bileziğin fiyatının da 35.50 YTL olduğunu söyledi. Tolunay, altın fiyatlarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında arttığını bildirdi.

Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu da, hibrit sebze tohumluk fiyatlarının yüzde 30 zam yapıldığını kaydetti.

Hibrit tohum satan firma temsilcileri, fide üretici firma sayısının artması nedeniyle çiftçilerin tohum almaktan vazgeçip fide üretici firmalara yöneldiği bildirdiler. 

Güneş Operasyonu Petrolü Yükseltti !
Petrol fiyatları son iki işgününde yeniden yükselişe geçerken, analistler bu çıkışa gerekçe olarak iki neden gösteriyor.



25 Şubat 2008 10:10

Geçtiğimiz hafta 101.32 dolar ile rekor kıran petrol fiyatları, sonrasında gelen kar satışlarıyla gerilemişti. Ancak son iki işgününde yine yukarı yönlü bir hareket göze çarpıyor. Petrolün varil fiyatı uluslararası borsalarda cuma gününe göre yüzde 1 artışla 99.70 dolardan işlem görüyor.

Petroldeki hareketi değerlendiren analistler iki gelişmeye dikkat çekiyor. İran'ın nükleer silah konusundaki ısrarı ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak operasyonu...

Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan İran'dan dün gelen açıklamada nükleer silah programı konusundaki ısrar bir kez daha vurgulandı. Analistler, Türkiye'nin operasyonunun da bölgeden yapılan petrol ihracını olumsuz etkileyebileceği yönündeki beklentilerin fiyatları yukarı taşıdığını söylüyor.

Commonwealth Bank analisti David Moore, Ortadoğu bölgesinde tansiyon yükselince piyasaların da tedirginliğinin arttığı söyledi. Moore, hafta sonu Türkiye'nin operasyonun ölçeğinin belli olduğunu, bu durumun petrol fiyatları üzerinde büyük etkiler yaratmayacağını, ancak ufak bir yükselişe neden olduğunu 
kaydetti

Yıllık ihracat 110 milyar doları aştı

Türkiye’nin ihracatı, Şubat ayında yıllık olarak yüzde 26,37 oranında artarak 112 milyar 306 milyon 168 bin dolara ulaştı. Şubat ayında ihracat yüzde 40,84’lük artışla 10 milyar 674 milyon 585 bin dolar olarak gerçekleşti.
İSTANBUL - Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, Şubat ayında, fındık ve mamulleri, zeytin ve zeytinyağı ile tütün sektörü olmak üzere sadece 2 alanda ihracat düşüşü yaşandı. 2008 yılının ikinci ayında, en fazla ihracat artışı yüzde 91,37 ile demir çelik ürünlerinde yaşandı. 

Miktar olarak en fazla ihracatı ise 9 milyar 402 bin 93 bin dolarla sanayi sektörü gerçekleştirdi. Şubat ayında tarım sektöründe 1 milyar 27 milyon 262 bin dolar, madencilik sektöründe 245 bin 229 dolarlık ihracat rakamına ulaşıldı.

1 milyar dolar ve üzerinde aylık ihracat gerçekleştiren alt sektörleri ise 2 milyar 462 milyon 762 bin dolarla taşıt araçları ve yan sanayi, 1 milyar 483 milyon 169 bin dolarla hazır giyim ve konfeksiyon, 1 milyar 416 milyon 263 bin dolarla demir çelik ürünleri, 1 milyar 12 milyon 988 bin dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri olarak sıralandı.

Şubat ayında Türkiye ihracatında ilk 10 ülke ise Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, İspanya, Romanya, Hollanda ve ABD oldu. Irak 11., Yunanistan da 12. sırada yer aldı.

Dış açık Ocak’ta 5.7 milyar dolar

Dış ticaret açığı Ocak’ta yüzde 41.8 artarak 5.7 milyar dolar oldu.

ANKARA - Türkiye’nin dış ticaret açığı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 41.8 artışla 5.7 milyar dolara yükseldi. CNBC-e anketinde dış açığın 5.3 milyar dolar olması bekleniyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 61.4 artışla 10.6 milyar dolar, ithalat ise yüzde 53.9 artışla 16.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 62’den yüzde 65’e çıktı.

İhracatta AB ülkelerinin payı yüzde 51.5 olurken, bu ülkelere yapılan ihracat yüzde 44 artışla 5.4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Ocak’ta en fazla ihracat yapılan ülke 1 milyar dolarla Almanya oldu.

İthalatın da yüzde 36.7’si AB ülkelerinden yapılırken, en çok ithalat yapılan ülke 2.6 milyar dolarla Rusya olarak belirlendi.

Ocak ayında fasıllar bazında en büyük ihracat kalemi, 1.6 milyar dolarla kara taşıtları ve bunların aksam, parçaları; ithalatta ise en büyük kalem, 3.7 milyar dolarla mineral yakıtlar, mineral yağlar oldu.

İthalattaki payı yüzde 76.4 olan ara mallarının ithalatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 54.8, tüketim malları ithalatı yüzde 56.6, sermaye malları ithalatı yüzde 45.1 oranında artış gösterdi.

İhracat yüzde 43.9, ithalat yüzde 40.1 arttı
Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre Türkiye'nin şubat ayında ihracatı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 43.9 artarak 11 milyar dolar, ithalatı ise yüzde 40.1 artışla 15.9 milyar dolar oldu.

Türkiye bu yılın ocak-şubat döneminde, 21 milyar 643 milyon dolarlık ihracat, 32 milyar 279 milyon dolarlık ithalat yaptı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), şubat ayına ilişkin dış ticaret verilerini açıkladı.

Verilere göre, ocak-şubat döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 52.2, ithalat yüzde 46.9 arttı.

İki aylık dönemde, 10 milyar 636 milyon dolarlık dış ticaret açığı verilirken, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 67'ye yükseldi.

Geçen yılın ocak-şubat döneminde, 14 milyar 221 milyon dolarlık ihracat, 21 milyar 975 milyon dolarlık ithalat yapılırken, 7 milyar 754 milyon dolarlık dış ticaret açığı verilmiş, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 64.7 olmuştu.

Ocak-şubat döneminde, dış ticaret açığı, geçen yıla göre yüzde 37.2 arttı.

Şubat ayı dış ticaret verileri

TÜİK verilerine göre şubatta ise ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 43.9 artarak 11 milyar dolar, ithalat yüzde 40.1 artarak 15.9 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Şubat ayında dış ticaret açığı yüzde 32.2 artarak 4 milyar 927 milyon dolara çıkarken, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 67.3'ten yüzde 69.1'e çıktı.
 
Türkiye'nin, ocak-şubat döneminde tüketim malları ithalatı yüzde 56,5, ara malı ithalatı yüzde 75,2, sermaye malı ithalatı ise yüzde 45,2 arttı.
 
TÜİK'in verilerine göre, bu dönemde, 24 milyar 261,8 milyon dolarlık aramalı, 4 milyar 456,1 milyon dolarlık sermaye malı ve 3 milyar 376,1 milyon dolarlık tüketim malı ithal edildi.
 
İthal edilen ürünlerin 24,3 milyar dolarını imalat sanayi, 5 milyar 522,5 milyon dolarlık madencilik ve taş ocakçılığı, 1 milyar 36,3 milyon dolarlık da tarım ve ormancılık ürünleri oluşturdu.
 
Bu dönemde, ham petrolün de içinde yer aldığı mineral yakıtlar, mineral yağlar ithalatı yüzde 62,2 artarak 4,4 milyar dolardan 7 milyar 237 milyon dolara çıkarken, önemli ithalat kalemlerinden makinalar, mekanik cihazlar ithalatı yüzde 37,5 artarak 3 milyar 732 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.
 
Yılın 2 ayında, 3,4 milyar dolarlık demir-çelik ürünleri, 2,5 milyar dolarlık elektrikli makina ve cihazlar, 1,9 milyar dolarlıkkara taşıtları ve bunların aksam-parçaları, 1,5 milyar dolarlık pilastik ve mamulleri ithal edildi.
 
Ocak-şubat döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre hububat ithalatı yüzde 230,6 artarak 103,4 milyon dolardan 341,8 milyon dolara, canlı hayvan ithalatı da yüzde 801 artarak 1,6 milyon dolardan 14,7 milyon dolara yükseldi.
 
İhracatta öncelikli sektörler
 
Ocak-şubat döneminde en yüksek ihracatı, 3,3 milyar dolar ile kara taşıtları sektörü gerçekleştirdi. Geçen yılın iki ayında 2 milyar 39milyon dolar olan sektörün ihracatı, bu yıl yüzde 65,1 artarak 3 milyar 367 milyon dolara çıktı.
 
İnci, kıymetli taş ve metal mamulleri ihracatı da geçen yıla göre yüzde 447 oranında artış kaydederek, 1 milyar 996,6 milyon dolara yükseldi.
 
Demir-çelik ürünleri ihracatı yüzde 54 artışla 1 milyar 591,3 milyon dolar, mikanalar, mekanik cihazlar ihracatı yüzde 37,8 artarak 1 milyar 582 milyon dolara, örme giyim ihracatı da yüzde 26,2 artarak 1 milyar 436 milyon dolara, örülmemiş giyim eşyası ihracatı yüzde 28,1 artarak 1 milyar 10 milyon dolara çıktı.
 
Bu dönemde, mineral yakıt ve mineral yağ ihracatının yüzde 99,2 artarak 1 milyar doların üzerine çıkması dikkati çekti.
 
Hububat ihracatı azalırken, değirmencilik ürünleri ihracatı yüzde 56 artışla 131,9 milyon dolara yükseldi. Ocak-şubat döneminde, 21,6 milyar dolarlık ihracatın yüzde 51,4'ü, 11,1 milyar doları AB'ye yapılırken, ithalatın yüzde 37,8'ini oluşturan 12,2 milyar doları AB'den yapıldı.
 
Türkiye'nin AB ile diş ticaretindeki açık,1 milyar 81 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.

Avrupalı'nın 5'te 1'i kadar boya tüketiyoruz

Yıllık boya tüketiminin 250-300 bin ton olduğu Türkiye'de, kişi başına düşen boya tüketiminin 2-3 litre arasında değiştiği bunun da Avrupa'da tüketilen boya miktarının 5'te 1'ine denk geldiği bildirildi.

Türkiye boya üretiminin önemli kısmını karşılayan Akdeniz Boya Sanayi (ABS) İşletme Müdürü Hakkı Ütebay, iç ve dış mekanlardaki görselliği ile kent yaşamına önemli katkı sağlayan boya tüketiminin Türkiye'de yeterli düzeyde olmadığını söyledi.

Avrupa ülkelerinde boyama faaliyetlerinin genellikle ev halkı tarafından yapıldığını belirten Ütebay, Türkiye'de ise boyacılığın ayrı bir sektör olduğunu ifade etti.

Türkiye boya tüketiminin yıllık 250-300 bin ton civarında olduğunu ifade eden Ütebay, şöyle konuştu:
“Türkiye'de işçilik boya fiyatı kadar yekun teşkil ediyor. Masrafın yüksek olması nedeniyle boyaya ilgi de az oluyor. Avrupa'da evler her yıl boyanırken, ülkemizde ancak 4-5 yılda bir boya yapılıyor. Avrupa ülkelerinde yıllık boya tüketimi 15 litreye kadar çıkarken, bu oran Türkiye'de 2-3 litre arasında değişiyor. Komşumuz Yunanistan'da bile yıllık tüketim 12-13 litre. Yani Avrupalı'nın 5'te 1'i kadar ancak boya tüketiyoruz.”

SEKTÖR DURGUN

Ütebay, döviz kurlarında yaşanan dalgalanma, inşaat sektöründeki durgunluk ve yüksek hammadde girdileri nedeniyle bu yıl sezona buruk başladıklarını bildirdi.

ABS olarak günlük 80 ton üretim kapasitesine sahip olduklarını ancak yüzde 30-40 seviyesinde üretim yaptıklarını anlatan Ütebay, “Sektör genel olarak sezona durgun başladı. Yaz aylarında, yapılan reklam faaliyetleri sektöre bir canlılık getirmezse, bu yıl önceki yıllara göre büyük kayıplar yaşarız” dedi.

Ütebay, Türkiye'den genellikle Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri'ne ihracat yapıldığını anımsatarak, ihracatın da şimdilik beklenen düzeyde olmadığını söyledi.

KOYU TONLAR TRENDİNİ YÜKSELTİYOR

Ütebay, genellikle aydınlık olması nedeniyle son yıllarda iç cephe boyalarında şampanya ve fil dişi renklerin hakim olduğunu ancak, iç mekan aydınlatmalarındaki gelişmelere paralel olarak koyu renklerin de fazlasıyla tercih edilmeye başlandığını söyledi.

Dış cepheler için ise genellikle kiremit kırmızı tonların tercih edildiğini kaydeden Ütebay, canlı krom sarıların da tüketiminin yaygın olduğunu bildirdi.

EXPO sevinci yarım kaldı

Dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan EXPO 2015 yarışında İzmir kaybetti. 86 delegenin oyunu alan Milano EXPO’yu yapmaya hak kazandı. İlk gelen haberler İzmir’in kazandığı yönündeydi.

 
PARİS / İZMİR - Dünyanın en büyük ve kapsamlı fuarına ev sahipliği yapmak için uzun süredir lobi ve tanıtım çalışmalarını sürdüren Türkiye’nin “Fuarlar şehri” İzmir, bu emeline ulaşamadı. EXPO 2015’e ev sahipliği yapma hakkını kazanarak, tam bir “uluslararası fuar kenti” konumuna kavuşmayı hayal eden İzmir, oylama sonucunda Milano’nun kazandığının açıklanmasıyla üzüldü. 

Cumhuriyet Alanı’ndaki Sertab Erener ve Kıraç konseriyle EXPO kutlamaları sürerken, saat 19.04’te, İzmir’in oylamayı kazandığı haberi geldi.

Alanda toplanan kalabalık, bu haber üzerine alkışlarla sevinçlerini gösterdi ve konfetiler atıldı. Programın sunucusu Korhan Abay, karar üzerine İzmir Valisi Cahit Kıraç’ı sahneye çağırdı.

Vali Kıraç, İzmirliler’e “Bunu siz kazandınız, başarımızı beraber kutluyoruz. İzmir’in takımını kutluyorum. Cumhurbaşkanımız adına herkesi kutluyorum” dedi.

Bu sırada yetkililer, oylamanın sürdüğünü ve henüz resmi açıklama yapılmadığını bildirince Cahit Kıraç, konuşmasına ara verdi.

Kıraç’ın konseriyle program sürerken, bu kez saat 19.35’te resmi açıklama geldi. 2015 yılındaki EXPO’yu İtalya’nın Milano kenti, 65’e karşı 86 oyla kazandı.

Korhan Abay, birkaç televizyonun altyazı geçerek İzmir’in kazandığını duyurduğunu, bunun erken gelen bir “1 Nisan şakası” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

VALİ KIRAÇ: PES ETMEK YOK
Daha sonra vali Kıraç, sahneye yeniden çıkarak vatandaşlara seslendi.

İzmir’in, EXPO’nun en güçlü adayı olmayı sürdürdüğünü belirten Kıraç, “Pes etmek yok, üzülmeyin, azmimiz artacak. Bu haksız kararı içimize çabuk sindiremeyeceğiz. Hepimize geçmiş olsun. EXPO yolundaki deneyimlerle daha güzel günlerde buluşacağız. Yeni ufuklara bakacağız. İzmir her durumda kazandı. Biz İzmirliler olarak bütün halinde çok güzel mücadele verdik. İzmir’in güzellikleri dünyanın her yerinde paylaşıldı” dedi.

Daha sonra vatandaşlar, alandan üzgün bir şekilde ayrıldılar.

KOCAOĞLU: İZMİR KAYBETSE DE KAZANDI
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, EXPO 2015 için tüm Türkiye’nin aynı hedefe kilitlendiğini ve örnek bir dayanışma sergilediğini belirterek, şunları söyledi: “Tüm İzmirli vatandaşlarımız çok iyi bilsin ki, EXPO oylaması İzmir için bir son değil, aksine yeni bir başlangıç olacaktır. İzmir’in hızlı büyümeye ve dünya kenti olmaya yönelik vizyonu, yapılan uluslar arası tanıtımlarla yeni bir ivme kazanacaktır. Biz dünyada sağlık konusunda marka şehir haline gelebilme hedefimizden de vazgeçmiş değiliz.”

Açıklamasında İzmirlilere teşekkür eden Kocaoğlu, “Birlik ve beraberlik ruhunu yeniden kazanan İzmir, kaybetse de kazanmıştır” dedi.

İZMİR’İN EXPO SERÜVENİ
İzmir’in EXPO macerası, Türkiye’nin BIE’ye 2004 yılında üye olarak EXPO için adaylık hakkı kazanmasının hemen ardından başladı. BIE üyeliğinin ardından İzmir’in yerel yöneticileri, Türkiye’de bir EXPO düzenlenmesi durumunda İzmir’in organizasyona ev sahipliği yapma niyetini hükümete aktardılar.

İzmir’de EXPO düzenlenmesi fikrinin dile getirilmeye başlanmasının ardından, 2005 yılının mayıs ayında Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Daire Başkanı Necil Nedimoğlu başkanlığında düzenlenen toplantıda, geniş çaplı İzmir heyeti ile çeşitli devlet kurumlarının temsilcileri bir araya geldi.

İzmir heyetinin bu göreve talip olduğunu net şekilde dile getirdiği toplantıdan sonra Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, 2005 yılının haziran ayında BIE Genel Kurulunda “İzmir’in EXPO’ya ev sahipliği yapması konusunda niyet beyanında” bulundular.

2005 yılının yazı İzmir için ayrı bir önem taşıyordu. Olimpiyatlardan sonra dünyadaki en büyük spor organizasyonu olma özelliğini taşıyan Universiade’a ev sahipliği yapan İzmir, organizasyondan büyük bir başarıyla çıkarak artı puan kazandı.

İzmir, bir yandan da katılımcı ülkelerin temsilcilerine EXPO’ya da ev sahipliği yapma konusundaki kararını aktararak destek isteme olanağını buldu.

HÜKÜMET DESTEĞİ
İzmir’in 2015 EXPO adaylığı, hükümet tarafından başından beri “İzmir’in değil, Türkiye’nin projesi” olarak algılandı, özellikle de başvuru döneminde dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı olan Abdullah Gül’den büyük destek gördü.

BIE’nin merkezi Paris ve 2005 EXPO’sunun yapıldığı Japonya’nın Aichi kentine İzmir heyetleri tarafından yapılan ziyaretler, temaslar, İzmir adaylığı fikrinin daha da olgunlaştırılmasına katkıda bulundu.

İCRA KOMİTESİ OLUŞTURULDU
İzmir’in EXPO adaylığı çerçevesinde çalışmalar yapmak üzere, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş başkanlığında kurulan İcra Komitesi, daha önce EXPO düzenlemiş kentlerin deneyimlerini öğrenmek ve EXPO düzenleyecek ülkelerin çalışmalarını yerinde görmek için birçok kente ziyaretler düzenledi.

İzmir’in 2015 adaylığına ve bu adaylıkla ilgili işlemlerin Dışişleri Bakanlığı tarafından yerine getirileceğine dair Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayınlanırken, Türkiye de 1 Aralık 2005 tarihinde BIE’nin en önemli birimi olan İcra Komisyonuna üye seçildi.

BIE Genel Sekreteri Vincente Gonzales Loscertales ise Türkiye ziyaretinde İzmir’in adaylığını destekleyen açıklamalar yaptı.

RESMİ BAŞVURU 2006’DA YAPILDI
İzmir, EXPO 2015’e resmi adaylık başvurusunu 3 Mayıs 2006 tarihinde yaparken, 2015 EXPO’su için “Herkes İçin Sağlık: Daha İyi Bir Dünya İçin Yollar” temasıyla adaylığını açıklayan ilk kent oldu.

BIE kuralları uyarınca, ilk adayın açıklanmasını takip eden 6 ay içinde diğer adayların da resmi başvurusunu yapması gerekiyordu. 3 Kasım 2006’ya kadar Sydney, Toronto, Milano ve Moskova’nın adının geçmesine karşın, aday olduğunu açıklayan tek kent Milano oldu.

Dışişleri Bakanlığı koordinasyonunda çok sayıda heyet, adaylığın açıklandığı günden son güne kadar BIE üyesi ülkeleri ziyaret ederek lobi faaliyetlerini sürdürdü.

İTALYA DENEYİMLİ
Dünyanın 7. büyük ekonomisi olan İtalya’nın sanayi ve ticaret başkenti olarak kabul edilen Milano, EXPO 2015 için EXPO’lar ve benzer organizasyonlar konusundaki deneyimini ön plana çıkaran kampanyalar yürütüyordu.

İzmir’in “Herkes İçin Sağlık: Daha İyi Bir Yaşam İçin Yeni Yollar” başlıklı temasına karşılık yarışa “Gezegenimizde Beslenme: Yaşam için Enerji” temasıyla katılan Milanolu yetkililer, gerek sunumlarında, gerekse tanıtım çalışmaları sırasında kentin böyle büyük bir organizasyon için gereken altyapıya şimdiden sahip olduğunu vurguladılar.

Türk tarafı, özellikle de İzmirli kurumların temsilcileri, İtalya’nın ön plana çıkardığı deneyimlilik tezinin, Milano için bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı olacağını tartışmaya açmıştı.

İtalya ülke olarak 1906’da Milano, 1953’te Roma, 1954’te Napoli ve 1992’de Cenova olmak üzere 4 kez EXPO düzenlerken, “fuarlar kenti Napoli” ise 1933 ile 1996 arasında Uluslararası Sergiler Bürosu tarafından tescillenen 13 sergiye ev sahipliği yapma olanağı buldu. EXPO 2015’e ilişkin karar, sonucu deneyimin kazandığı tezini bir anlamda doğrulamış oldu.

Oylamanın ardından açıklama yapan Büyükelçi Solmaz Ünaydın, “Bugünkü seçim, gizli oylamayla yapılan bir seçim. Seçimin sonucu böyle oldu. Ama bugün gösterdiğimiz performansın, çabalarımızın çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Elimizden geleni yaptığımızı düşünüyorum” dedi.

EYFEL KULESİ EXPO MİRASI
EXPO’lar, açık kaldıkları süre boyunca aldıkları ziyaretçi sayısı kadar, hazırlık aşamasında o kente, kentin dönüşümüne katkıları ve kentte ardında bıraktıkları kalıcı eserlerle de başarılı kabul ediliyor.

EXPO, İngilizce’de sergi anlamına gelen Exposition kelimesinden geliyor. EXPO, ilk kez 1851 yılında Londra’da yapıldı. 1876’daki buluşmanın adresi Philadelphia’ydı ve organizasyonda telefon, daktilo ve dikiş makinesi görücüye çıktı. 1893’de bu kez Chicago’da elektriğin sokak aydınlatmasında kullanılması fikri kabul gördü. 1939’da televizyon ve kadınların vazgeçilmezi naylon çorap dünyaya tanıtıldı.

EXPO organizasyonları, düzenlendikleri kentlere önemli miraslar da bıraktı. Paris’in sembolü Eyfel Kulesi 1889 yılında kentte düzenlenen dünya fuarının bir mirası oldu.

FDF'nin aşağı çekilmesi para politikalarıyla çelişiyor
Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin, ''Faiz dışı fazlanın aşağıya çekilmesi kendi içinde tutarlıysa negatif değerlendirilmeyebilir. Ancak bu karar, biraz para politikalarıyla çelişiyor'' dedi.

Uluşahin, Türk bankacılık sisteminin son yıllarda ciddi sıçrama yaptığını, hem düzenleyici kurumlar tarafında hem de bankacılık tarafında çok olumlu adımlar atıldığını, bunun olumlu etkisinin dünyadaki subprime krizinden daha az etkilenerek görüldüğünü söyledi.

Subprime krizinin Türk bankacılık sistemini likidite anlamında kredi piyasasının sıkışması, kaynakların kısıtlı olması ve bunların fiyatlara yansıması yönünde etkilediğine işaret eden Uluşahin, ilk çeyrekte ciddi kredi büyümesinin söz konusu olduğunu, nisan ayında genel rakamlara bakıldığında ise kredi portföyü gerilemese de biraz daha durgunluğa
geçildiğini ifade etti.

Son yıllarda yurtdışında "kötünün iyisinin" görülmesine rağmen Türkiye'de biraz durulma olduğuna işaret eden Uluşahin, şunları aktardı:

"Bu, kendi içimizdeki siyasi ve bunun bağlamında ekonomide yapılması, atılması gereken aksiyonların birebir zamanında olmamasının sonucu gündeme geldi. Ama şu anda endişe edilecek bir kriz dönemi var mıdır? Buna katılmıyorum.

O yüzden biraz durgunluğa giriyor olacağız. Ekonomideki büyüme beklentilerinin yavaşlaması, büyüme hedeflerinin belki biraz daha revize edilmesini gerektirecektir. 2007'nin başında 2008'in hedeflerini koyarken yüzde 4.5-5 aralığında hedef koyuyorduk. Şu anda 3.5-4 aralığına, biraz daha 3.5 tarafına yakın yerlere çektik."
 
"Maliyet getiri hesabı daha hassas olacak"

Meriç Uluşahin, dünyada bu kadar çalkantı varken Türkiye'nin hiç etkilenmeden devam etmesini beklemenin çok iyimserlik olacağını, ancak bir kriz senaryosu da beklemediklerini ifade ederek, "Bankacılık sektöründe, yeni dönemde temkinli olup biraz daha maliyetlerde hassas olmak, risk yönetimini daha günlük ve yakın yapmak ön plana çıkan aksiyonlar olacaktır. Ama bütçeleri, planları, stratejileri çok ciddi şekilde değiştirecek bir senaryo beklemiyoruz" dedi.

Uluşahin, Türk bankacılık sektörünün kendi içinde regülasyonlarla, risk yönetimiyle, geçmişte yaşadığı kriz döneminin tecrübesiyle doğru yapıyı kurduğunu vurguladı.

Uluşahin, "2004 yılından itibaren başlayan ekonomideki ve hacimlerdeki ciddi yükselişlerin de etkisiyle maliyetlere, piyasaya çok bakılmadan kıran kırana bazı ürünlerde yaptığımız fiyatlamalar oldu. Bence önümüzdeki dönemde biraz daha maliyet hassas fiyatlamalar yapılacak. Bankacılık sektörü daha öngörülü davranmaya başlayacak, maliyet getiri hesabı daha hassas olacak" diye konuştu.
 
"Asıl tehlike siyasi belirsizlikten ziyade gevşeme"

Türkiye'nin çok fazla tartışılan enflasyon, faiz dışı fazla gibi konularda birtakım somut, elle tutulabilir, öngörülebilir rakamlar ve politikalar ortaya koyduğunda diğer konulardan çok fazla etkilenmeyeceğinin altını çizen Uluşahin, şu görüşleri aktardı:

"Birtakım rakamların, hedeflerin ve bunların gerçekleştiğinin görülüyor olması da piyasa için bir çıpa... Bunların adı konulabiliyorsa, 'ekonomi programı doğru gidiyor, rakamlar sağlıklı gelişiyor, reformlar gerçekleşiyor, buradan sapmalar yok' denilebildiği sürece etkilenmeyiz.

Asıl tehlike, siyasi belirsizlikten ziyade buralarda gevşeme olduğu zaman... Siyasi belirsizlik olsa bile bu sonuna kadar belirsiz kalmıyor. Bence asıl önemli olan, bozulmaların rakamlarda gözükmesi. Bunları geriye çekecek aksiyonlar net konulamadığı durumla karşılaşırsak sıkıntı yaratır. Siyasi bir değişim olsa bile, bunlar net görülebilirse bugünkü iniş çıkış stratejinizi çok fazla değişmiyor."

"Likidite tutmaya çalışırken, gevşeme yapmak tutarsızlık"

Uluşahin, faiz dışı fazla hedefinin aşağı çekilmesine ilişkin de, "Kendi borçlanmanızı dikkate alıp 'benim artık bu kadar tasarruf etmeye ihtiyacım yok' diyorsanız faiz dışı fazlayı aşağıya çekebilirsiniz. Faiz dışı fazlanın aşağıya çekilmesi, kendi içinde tutarlıysa negatif değerlendirilmeyebilir. Ancak bu karar, biraz para politikalarıyla çelişiyor. Biraz daha bekleyip peşindeki aksiyonları görmek lazım" diye konuştu.

Bir yandan YTL likiditesi tutmaya çalışırken diğer yandan mali politikalarda biraz gevşeme yapmanın politikaların biraz tutarsızlığını gösterdiğini ifade eden Uluşahin, "Rakamın bire bir aşağı doğru kendisini revize etmesinden ziyade, bunu tam henüz bir şablon üzerine oturtamadık. Kendi içinde bir tutarlılığını görebilirsek ki, şu an öyle göremedik, o zaman çok soru işareti olmayacaktır. O anlamda bir çelişki var" dedi.

Türk bankalarının yabancılara satılması konusunda ise Uluşahin, belli bir oran olması gerektiğini ifade ederek, "Bankacılık sektörünün dışarıya açılması gerektiğine inanıyoruz. Ama belli bir yere kadar da kendi sermayemizi, kendi sektörümüzü, reel sektörümüzü gerektiğinde destekleyebilecek, kendi yağımızda kavrulabileceğimizi de gösterebileceğimiz bir oranda kendi paylarımız korunmalıdır. Bence açık olmalı, ama belli bir oranda da baraj olmalı. O barajın ötesinde mevcut yapı korunmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

"IMF ile stand-by olması faydalı"

Şekerbank Genel Müdürü Uluşahin, Türkiye ile IMF arasındaki ilişkilerle ilgili olarak da, şu anda Türkiye'nin dünyadaki oluşum ve cari açık da dikkate alındığında kendisiyle ilgili konular nedeniyle 1-1.5 yıl öncesine göre daha kırılgan olduğuna işaret ederek, "Dünyada büyük ekonomilerde likidite sıkıntıları var. Etkilenmedik. Ancak hiçbir şekilde etkilenmeyeceğiz demek olmaz. Bütün bunlar dikkate alındığında IMF'nin stand-by'ının olmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu, her tarafa disiplin sinyali verecektir. Dünya ekonomisi ve biz böyle hassas bir durumdan geçiyorken bunu bir sigorta olarak koymalıyız" görüşünü aktardı.

Şekerbank'ın hedefleri

Meriç Uluşahin, Şekerbank'ın 2007'yi çok iyi bir performansla tamamladığını ve 2008'de kredilerde yüzde 50, aktiflerde yüzde 45 civarında bir büyüklük öngördüklerini, hedeflerinde yurtdışı dalgalanmaların etkisiyle küçük modifikasyonlar gerekebileceğini, ancak çok ciddi bir değişim yapmayacaklarını belirterek, büyüme rakamının yüzde 50 değil de yüzde 40-50 arasında bir yere oturabileceğini ifade etti.

Şu anda 247 şubesi olan Şekerbank için bu yıl 260 şube hedeflediklerini belirten Uluşahin, kredilerde küçük işletme ve KOBİ'nin daha da altında zirai, mikro ve esnafa yoğunlaştıklarını, ağırlıklı Anadolu'da ve büyük şehirlerin civar semtlerinde büyümek istediklerini söyledi.
Bütçe 5.4 milyar YTL açık verdi
2008 bütçesi nisan ayında 1 milyar 76 milyon YTL, ocak-nisan döneminde de 5 milyar 449 milyon YTL açık verdi.

Maliye Bakanlığı, 2008 Nisan ayı ile ocak-nisan dönemi bütçe verilerini açıkladı.
 
Buna göre, ocak-nisan döneminde bütçeden 70 milyar 200 milyon YTL harcama yapıldı. Bütçe gelirleri ise 64 milyar 751 milyon YTL oldu.
 
Böylece yılın ilk çeyreğinde bütçe açığı, 5 milyar 449 milyon YTL olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde faiz dışı fazla rakamı ise 12 milyar 467 milyon YTL oldu.
 
Bütçeden geçen ay 18 milyar 638 milyon YTL harcama yapıldı. Bunun 4 milyar 166 milyon YTL'sini faiz giderleri oluşturdu. Faiz giderleri, geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 35.2 oranında arttı.

17 milyar 562 milyon YTL gelir elde edilen nisan ayında, vergi tahsilatı 12 milyar 902 milyon YTL oldu. Böylece geçen ay bütçede 1 milyar 76 milyon YTL açık meydana geldi.

Bakanlık açıklamasında, 2007 Nisan ayında bütçenin 2 milyar 48 milyon YTL açık verdiği anımsatılarak, "Bu çerçevede 2008 Nisan ayı bütçe açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 47.5 oranında azalma göstermiştir" denildi.

2007 Nisan ayında 1 milyar 32 milyon YTL olan faiz dışı fazla da geçen ay 3 milyar 90 milyon YTL olarak gerçekleşti.
 
4 aylık gerçekleşmeler

Ocak-Nisan döneminde ise merkezi yönetim bütçesinden 70 milyar 200 milyon YTL'lik harcama yapıldı. İlk 4 ayda faiz hariç giderler 52 milyar 283 milyon YTL, faiz giderleri de 17 milyar 916 milyon YTL olarak hesaplandı.

Söz konusu dönemde personel giderleri 16 milyar 526 milyon YTL, cari transferler 24 milyar 46 milyon YTL, mal ve hizmet alımları 5 milyar 613 milyon YTL, sosyal güvenlik kurumları devlet primi giderleri de 2 milyar 74 milyon YTL oldu.

Bu şekilde personel giderlerinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.6, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri yüzde 12.3, mal ve hizmet alımı giderleri yüzde 5, cari transferler yüzde 16.7 arttı. Sağlık giderleri ise yüzde 8, sermaye transferleri yüzde 4, sermaye giderleri yüzde 17.5 azaldı.

Bütçe gelirleri

4 aylık dönemde bütçe gelirleri de 64 milyar 751 milyon YTL oldu. Bunun 53 milyar 158 milyon YTL'si vergi gelirlerinden sağlandı. Bu dönemde vergi gelirlerinde geçen yılın ilk 4 ayına göre yüzde 21.4 oranında artış kaydedildi.

4 ayda bütçeye vergi dışı gelirlerden 9 milyar 288 milyon YTL, özel bütçeli idarelerin öz gelirlerinden 1 milyar 283 milyon YTL, düzenleme ve denetleme kurumlarından da 1 milyar 22 milyon YTL geldi. Bu şekilde geçen yıl 5 milyar 380 milyon YTL olan 4 aylık bütçe açığı, 2008'in ilk 4 ayında 5 milyar 449 milyon YTL oldu.

2007 yılının Ocak-Nisan döneminde 13 milyar 667 milyon YTL seviyesinde bulunan faiz dışı fazla rakamı ise 12 milyar 467 milyon YTL'ye geriledi.
 
Sağlık giderlerinde düşüş

Maliye Bakanlığı verilerine göre, bütçedeki sağlık giderleri, ilk 4 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 oranında düştü ve 2 milyar 113 milyon YTL olarak tespit edildi.

Söz konusu dönemde, kamu personelinin tedavi ve ilaç giderleri için bütçeden 813 milyon YTL, yeşil kart tedavi ve ilaç giderleri için 1 milyar 300 milyon YTL çıktı. Yeşil kart tedavi ilaç giderleri, geçen yıla göre yüzde 7.7 azalma gösterdi.

2007'nin Ocak-Mart döneminde sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri için bütçeden 11 milyar 83 milyon YTL transfer yapılırken, bu dönemdeki transfer tutarı 12 milyar 475 milyon YTL oldu.

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun finansman açığının kapatılması için de bütçeden 9 milyar 944 milyon YTL aktarıldı. Bu şekilde sosyal güvenlik açıkları için bütçeden yapılan katkıda da geçen yıla oranla yüzde 14'lük bir artış ortaya çıktı.

4 aylık dönemdeki bütçe giderlerinde en büyük artış, tarımsal desteklemede yaşandı. Nisan sonunda tarımsal destekleme ödemeleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44.5 oranında artarak, 3 milyar 206 milyon YTL'ye ulaştı.

Bu arada, 17 milyar 916 milyon YTL faiz ödenen bu dönemde, faiz giderlerinde geçen yıla göre yüzde 5.9'luk bir azalma meydana geldi. Bütçedeki 56 milyar YTL'lik faiz ödeneğinin yüzde 32'si bu dönemde kullanıldı.

Bütçe değerlendirmesi

Maliye Bakanlığı'nın bütçe açıklamasında, genel bir değerlendirmede de bulunuldu.

Gelişmiş ülkelerde ağustos ayında başlayan ve gelişmekte olan ülkeleri de etkileyen finansal piyasalardaki dalgalanma ve belirsizliğin etkisini sürdürdüğü, petrol ve gıda fiyatlarındaki artış trendinin de devam ettiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Dünya ekonomisinde yaşanan bu olumsuzluklar, bir taraftan büyüme oranlarını aşağıya çekerken diğer yandan enflasyon oranlarının yükselmesine neden olmaktadır.

Ülkemizi de etkilemekte olan bu gelişmelerin muhtemel olumsuz yansımalarının en az düzeyde kalmasını sağlayacak unsurlardan birisi de mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesidir.

Bu açıdan, 2008 Ocak-Nisan bütçe gerçekleşmeleri değerlendirildiğinde, bütçe giderlerinin artış oranı ile bütçe gelirlerinin artış oranı mukayese edildiğinde mali disipline devam edildiği açık bir şekilde görülmektedir.

Nitekim, 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre bütçe giderleri yüzde 6.7, bütçe gelirleri ise yüzde 7.2 oranında artmıştır. Böylece bütçe açığı sadece yüzde 1.3 oranında artmıştır.

Mali disipline işaret eden diğer önemli bir gösterge de faiz hariç bütçe giderlerinin gelişimi ile vergi gelirlerinin gelişiminin izlediği seyirdir.

Nitekim, 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre faiz hariç bütçe giderleri yüzde 11.8 artarken, vergi gelirleri yüzde 21.4 oranında artmıştır. Böylece, vergi gelirlerindeki artış oranı, faiz hariç bütçe giderlerinin artış oranının yaklaşık iki katı olmuştur."

Mali disipline bundan sonraki aylarda da titizlikle riayet edileceği kaydedilen açıklamada, bütçe giderlerinin yıl sonu hedefleri içinde kalması ve bütçe gelirlerinin hedefler ile uyumlu bir şekilde gerçekleşmesinin sağlanacağı belirtildi.

Taksiye binmek daha cazip
Akaryakıta gelen zamlar, vergiler ve park sorunu özel otomobil kullanmayı daha pahalı hale getirdi

14.05.2008 11:42
Akaryakıta gelen zamlar, vergilerin yüksekliği ve park sorunu gibi etkenler yüzünden taksi çağırmak, özel otomobil kullanmaktan daha karlı hale geldi.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, son yıllarda yatırım aracı
olmaktan çıkan otomobil, eskiye oranla daha az tercih edilirken, ikinci
el otomobil sektörü bu yüzden durgunluğu bir türlü aşamıyor.

Eskisi gibi yıllar geçtikçe prim yapmak yerine değer kaybeden, sahibine
zarar ettiren otomobil, aslında günlük kullanımda da cazip görünmüyor.
Özellikle, benzinin son 1 yılda gördüğü yüzde 15'i aşan artışla 3,4
YTL'ye ulaşması, motorinin yüzde 30'un üzerindeki artışla 3 YTL'yi
geçmesi, vergilerin yüksekliği ve park sorunu gibi etkenler yüzünden
otomobil, sahibinin sırtında ''kambur'' haline geldi.

HESAPLARLA TAKSİ VE OTOMOBİL

Yeni bir otomobilin satın alınması göz önünde bulundurulduğunda kişi,
ortalama 25 bin YTL'yi gözden çıkarmak zorunda. Otomobilin yıpranması
hesaba katılarak 5 yıl sonra değiştirileceği ve sıfır kilometre araç
için ödenecek fark düşünüldüğünde araç sahibi, otomobilinden yılda
yaklaşık 4 bin YTL kaybediyor.

Bu, günde yaklaşık 11 YTL'nin bir kenara konulması anlamına geliyor. 1-3
yaş arası otomobil (silindir hacmi 1301-1600 cm3) için 2008 yılında 561
YTL vergi ödenmesi gerekiyor.

Aynı araç için muayene ücreti olarak 110 YTL, trafik sigortasına ise
yeni alınan araçlar için Konya'da 140 YTL civarı ödeme yapmak gerekiyor.
Egzoz pulu için yaklaşık 20 YTL, yaz ve kış olmak üzere yıllık bakım
için yaklaşık 600 YTL'nin de hesaba katılması gerekiyor.

Benzinli aracın, şehir içinde günlük 10 kilometre yol yaparak 3 YTL
yaktığı, günlük park ücreti olarak ortalama 3 YTL ödendiği ve ayda 3 kez
yıkanarak günde 1 YTL yıkamaya ücret verildiği göz önünde
bulundurulduğunda, yeni bir otomobilin günlük maliyeti toplam 22 YTL'ye
ulaşıyor.

Yeni vergiler yasasının çıkması ve belediyelere araç başına vergi
ödenmesi durumunda günlük maliyet yükselecek.

Maddi hasarlı kaza, aracın daha fazla yıpranması, lastiklerin değişimi
gibi ilave masraflar da hesaba alındığında otomobilin günlük maliyeti
daha da artabiliyor.

Taksimetre ücreti 1,6 YTL ile açılan takside, 10 kilometrelik ulaşım
için ortalama 18,6 YTL ödeniyor. Yeni otomobilin günde 10 kilometrelik
ulaşım için maliyetinin 22 YTL olduğu düşünüldüğünde taksiyle günde 5
YTL, yılda ise bin 241 YTL cepte kalıyor.
Çin depremi Şangay Borsası'nı salladı
Pirinç üretiminde önemli bir yere sahip Sichuan eyaletinde yaşanan deprem borsayı % 1.84 düşürdü

14.05.2008 08:13
Çin'de Sichuan eyaletinde meydana gelen 7.9 şiddetindeki deprem Şangay Borsası'nda düşüşe neden oldu. Önceki gün açıklanan ve nisan ayında yüzde 8.5'e yükselerek son 12 yılın yüksek seviyelerine tırmanan enflasyon tedirginliği ardından Çin piyasaları şimdi de deprem korkusu yaşıyor. 18 bin kişinin enkaz altında olduğunu açıklayan yetkililere göre resmi ölü sayısı da 12 bini geçti.

ENFLASYON KORKUSU
Son 58 yılın en büyük felaketi olarak adlandırılan Sichuan Depremi'nin Çin ekonomisi için gıda merkezi ve pirinç üretiminde önemli bir eyalette olması da enflasyonist baskıyı ve kaygıları dahada artırdı. Uzmanlar, Çin Merkez Bankası'nın para politikasını sıkıştırabileceğini öngörerken, Şangay Borsası'nda işlem gören sigorta şirketlerinin hisseleri de deprem ardından sert düştü. Bütün bu gelişmeler ardından Şangay Borsası dün yüzde 1.84 değer kaybetti. 
Sigara yılda 3 hafta işten çalıyor
Sigara içen bir çalışanın işgünü kaybı yılda 21 gün olarak hesaplandı

14.05.2008 09:07

 

Kapalı alanlarda kapsamlı sigara yasağı 19 Mayıs'tan itibaren hayata geçecek. Yasakla birlikte, sigara satışlarının yüzde 5 düşmesi bekleniyor. Sigara içen bir çalışanın işgünü kaybı yılda 21 gün, ekonomik maliyeti ise bin 500 Euro olarak hesaplanıyor.



Sigara tiryakileri için yeni dönem pazartesi günü başlıyor Önümüzdeki hafta pazartesi günü, yani 19 Mayıs'tan itibaren kamu binalarının kapalı alanları, sağlık, sosyal, kültürel, ticaret amaçlı binaların koridorları da dahil olmak üzere hiçbir kapalı alanda sigara içilemeyecek. Yasak, şu an için bar ve restoranları kapsamıyor, ancak 2009 yazında bar ve restoranlar da yasak kapsamına girecek. British American Tobacco (BAT) yetkililerine göre 19 Mayıs'tan itibaren, en önemli ayak olarak işyerlerini de kapsayacak olan yasağın Türkiye'deki sigara satışlarını yüzde 4 ila 5 düşürmesi bekleniyor. Türkiye'de yasakla birlikte yaşanması beklenen yüzde 4-5'lik düşüş, 2000'li yıllardan itibaren peş peşe sigara yasağı koyan gelişmiş ülkelere oranla daha düşük. 2007 yılında bar ve pub'lar dahil olmak üzere kapalı alanda sigara yasağı getiren İngiltere'de ilk 6 ayda yüzde 11'lik bir satış düşüşü yaşandı. İrlanda'da ise bu oran yüzde 16'ya kadar çıktı, hatta yasak nedeniyle 500'e yakın pub kapandı. İtalya gibi güney ülkelerinde ise düşüş oranı yüzde 5-6 seviyesinde kaldı. Bunda iklim şartlarından ötürü sigara tiryakilerinin açık alanları tercih edebilmesi etkili oldu. Sigara sektörü temsilcileri, Türkiye'nin de benzer bir 'avantajı' olduğunu söyleyerek, satışlardaki düşüşün 'mütevazı' kalacağını dile getiriyor. Sigara satışlarında yaşanacak düşüş yasağın tek boyutu değil. İşyerlerinde yapılan araştırmalara göre, bir çalışanın ortalama 10 sigara içtiği ve her sigara için 5 dakika ayırdığı varsayılırsa günde yaklaşık 50 dakikalık bir iş kaybı oluşuyor. Bu hesaptan hareketle, sigara içen bir kişinin yıllık iş kaybı ise 21 iş günü olarak tahmin ediliyor. Çeşitli şirketlerdeki cirolar göz önünde bulundurularak yapılan araştırmaya göre bu iş kaybının ekonomik maliyeti ise bir kişi için yılda bin 500 Euro.

Pirinç stoklayanlar yandı
Ksa sürede yüzde 100 prim yapan pirinç fiyatları bu hafta yüzde 14 düştü. Düşüşün sürmesi bekleniyor

16.05.2008 09:18

Pirinç fiyatları, Pakistan ve Japonya’nın ihracat sınırlamalarını gevşetme yolunda attıkları adımlarla bu hafta % 14 düştü.

İhracat sınırlamalarını gevşemesinde Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) 2008 pirinç hasadının rekor düzeylerde olmasının beklendiğini açıklaması da etkili oldu.

Nisan ayında pirinç 100 pound’u 25.07 dolara kadar çıkarak rekor kıran pirinç fiyatları bu sabah Haziran teslimi 19.32 dolar seviyesine geriledi.

Dünyanın beşinci büyük pirinç ihracatçısı Pakistan iç talebin karşılandığını ve 1 milyon ton pirinç ihracatına izin verileceğini açıkladı.

Japonya’da dünyanın en büyük pirinç ithalatçısı Filipinler’e kendi stoklarından 1.2 milyon ton pirinç satmak için görüşmelere başladı.


Bu arada Hindistan’da bu yılki pirinç hasadının beklenenden yüksek olacağı beklentisiyle ihracat sınırlamalarını gevşetebileceği kaydediliyor.

THY her yıl yüzde 15 büyüme hedefliyor
122 uçaktan oluşan THY filoya her yıl 10-15 uçak eklenecek

15.05.2008 15:33

 

Türk Hava Yolları A.O (THY) Genel Müdürü
Temel Kotil, yıllık en az yüzde 15 oranında büyümeyi amaçladıklarını
söyledi. Temel Kotil, Reuters Haber Ajansına verdiği demeçte, küresel ekonomideki
yavaşlamanın, bir çok hava yolu şirketini olumsuz etkilemesine rağmen bu
yıl, kilometre başına gelirde yüzde 22, yolcu sayısındaki artışta da yüzde 18 oranında bir artış beklediklerini de kaydetti.
Kotil, 2010 ile 2014 yıllarına ilişkin beş yıllık uçak siparişi planlamasını bu yıl içinde tamamlayarak, 122 uçaktan oluşan THY filosunu, yıllık yüzde 10 oranında artırmak istediklerini söyledi. Temel Kotil, artan akaryakıt fiyatlarına karşı tedbir almaktan çok,
efektif olmayan aktivitelerden kaçınarak, maliyetlerini azaltacaklarını da vurguladı. 

GAP bitecek
Şimşek, GAP'a gerekli kaynağın aktarılıp bitirileceğini söyledi

15.05.2008 15:02

GAP'a kaynak aktarıp tamamlayacağız 
 
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye için hayati öneme sahip olan Güneydoğu Anadolu Projesi'ne (GAP) gerekli kaynağın aktarılarak tamamlanacağını bildirdi. 
 
 
 
Şimşek, "Dünyada gıda fiyatları hızlı bir şeklide yükseliyor. Ciddi bir gıda krizi var. Biz de buna karşı önlem almak zorundayız. Fırat ve Dicle nehri arasında 1,9 milyon hektara yakın son derece verimli arazi var. Orada birçok da baraj yapmışız. Bunlarda su birikmiş. Toprakla suyu bir türlü buluşturamıyoruz. Sulama kanalları bitirememiş. Altyapısı tamamlanmamış. Dedik ki buna kaynak aktarıp bitireceğiz. Orta dönemde üretken kapasiteyi arttıracağız." dedi.

Antalya Expo Center'da düzenlenen Akdeniz İş Görüşmeleri'ne katılan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, "İstesek de istemesek de dünya giderek daha rekabetçi daha da dümdüz hale geliyor. Biz sizi gümrük duvarlarıyla koruyamayız. Çünkü bizim başkalarına mal satmamız için başkalarının mallarını kabul etmemiz lazım." dedi.

Yatırım ortamını iyileştirme konusunda kararlı olduklarını vurgulayan Şimşek, kendisine bağlı 12 teknik komitenin yatırımcıların önündeki engelleri kaldırmak için her gün harıl harıl çalıştığını söyledi. "Ortalıkta karamsarlık yaymaya çalışanlara inanmayın." diyen Devlet Bakanı, "Türkiye'nin önü açık. Neden çünkü Türkiye'nin demoğrafik yapısı son derece elverişli. Genç bir nüfusa sahibiz bu potansiyeli değerlendirelim. Bunun içinde her şeyi orta uzun döneme yönelik yapıyoruz. Kolaycı değiliz. Bu yüzden bizde popülizm beklemeyin." ifadelerini kullandı.

Bakan Şimşek, 'Faiz dışı fazla gevşetildi.' yönündeki eleştirilere de sert tepki gösterdi: "Hayır gevşetilmedi. 2007 yılında faiz dışı fazla 3,5 idi bu sene de 3,5. Bunun neresi gevşemiş. Sadece biz geçen seneki şartlarda bir sıkılaştırmayı öngörmüştük. O sıkılaştırmayı geri alıyoruz." Ekonominin canlı bir organizma olduğunu ifade eden Şimşek, şöyle konuştu: "Biz statüko ile bakmıyoruz. Dünyadaki şartlar değişir. Türkiye'deki öncelikler değişir. Ona göre biz evimizi daha derli toplu hale getiririz, onun peşinde koşarız. Onun için hiç karamsarlığa gerek yok. Geçici olarak iniş çıkışlar yaşanabilir, ama orta uzun vadede çok rahat bir şekilde yüzde 6-7 büyüme potansiyeline sahibiz. Türkiye 2040-2050 yılında dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi haline gelecektir. Ortaya konan bu karamsarlıklar bunu engelleyemeyiz."

Şimşek, faiz dışı fazlanın aşağı çekilerek popülizm yapıldığı iddialarına 'GAP'ı bitirmek popülizm mi?' sorusuyla karşılık verdi.

Devlet Bakanı Şimşek, iş gücü piyasası reformuna da değindi. İstihdamın üzerindeki idari ve mali yükleri aşağı çektiklerini kaydeden Şimşek, bunu işletmelerin rekabet gücünü arttırmak için gerçekleştirdiklerini aktardı. İş gücü piyasasında nitelikli eleman açığını gidermeye yönelik çok önemli adımlar attıkları bilgisini veren Bakan Şimşek, "Bu reformların gerçekleşmesine Hazine bir takım pratik programlarla kaynak aktaracak. Yine 5 puanlık prim indirimi mali yüklerin aşağı çekilmesinin en önemli unsuru. İdari yüklerde de çok önemli indirimler olacak." diye konuştu.

Şimşek, böylelikle işgücü piyasasının daha esnek olacağını vurgulayarak nitelikli eleman sıkıntısını geçmiş dönemlerde eğitimde yeterli adım atılmamasına bağladı. Şimşek, şöyle konuştu: "Türkiye geçmişte eğitim sistemini daha iyi kurgulamış olsaydı belki, bu gün kalifiye elemanı açığı sorunu bu boyutta olmazdı. Ama maalesef geçmişte eğitimde gerek nitelik gerekse nicelikte çok önemli atılımlar yapılmamış. Son 5 yılda aslında nicelik olarak çok önemli aşamalar kaydettik. 115 bin derslik açıldı. Bu cumhuriyet tarihinde yapılanların yüzde 40'ına tekabül ediyor. Ama kalite de çok önemli bunu da artırmak için çok önemli adımlar atacağız. Burada bir eğitim reformu orta dönemli perspektif içerisinde yapılacak."

Sosyal Güvenlik Reformu'nun Türkiye için hayati bir öneme sahip olduğunu kaydeden Devlet Bakanı, emeklilik yaşının düşük olduğunu OECD ülkelerinde örnek vererek anlattı: "Bu gün OECD'de 30 tane ülke var, bunun 21'inde 2007 itibariyle emeklilik yaşı 65, 4'ünde 65-67. Geri kalanlarda ise 60-65. Yani 60 altında hiçbir ülke yok. Türkiye'de 44-48. Dolayısıyla bunun sürdürülebilmesi mümkün değil."

Şimşek'in verdiği bilgilere göre, bu yıl sosyal güvenlik sistemine aktarılacak kaynak yatırımlara ayrılan paranın iki katından fazla. Bu rasyonel bir yaklaşım olmayacağını vurgulayan Şimşek, sistemin çöküşünün temellerinin geçmişte atıldığını ileri sürdü.

Şimşek, "Bu reform, 2075 yılına kadar 1,8 trilyon dolar olan sosyal güvenlik açıklarını belki 600 milyar dolar civarına çekecek. Geçmişte sistem bu kadar tahribata uğratılmasaydı Türkiye'nin bu gün belki de 500 milyar dolarlık bir aktifi olacaktı." dedi.

Slogan atarak Türkiye'nin bir yere varamayacağını dile getiren Şimşek, "Reformların bir maliyeti var, 5 puanlık indirimin bir bedeli var. Bedava reform yapan varsa buyursun." İfadelerini kullandı.

Devlet Bakanı Şimşek, sektörde serbestleşme ve rekabetin artması konusunda da çok önemli adımlar attıklarını belirterek bu çerçevede 1600 hidroelektrik santral projesinin büyük çoğunluğunu özel sektöre devredildiğini anlattı. Şimşek, nükleer enerjisi konusunda da gerekli altyapının tamamlandığını yakın zamanda ihaleye çıkarılacağını bildirdi.

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, açılışın ardından stantları gezdi. İnceleme esnasında Bakan'a muz ve yeni dünya meyveler ikram edildi. Şimşek, bir iş görüşmesine de katılarak sohbet etti. 
 

Küresel krizde kötü günler geride kaldı
IMF Başkanı Strauss-Kahn, ekonomik krizde en kötü noktadan dönüldüğünü söyledi

15.05.2008 17:09

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ABD'deki tutsat (mortgage) piyasasında başlayarak dev bankaların yüz milyarlarca dolar zarar etmesine neden olan ekonomik krizde en kötü noktadan dönüldüğünü söyledi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Ekonomi ve Parasal İşler Komitesi'nde konuşan Strauss-Kahn, krizin merkezi ABD'de, mali kurumların zararlarının büyük bölümünün açıklandığını belirterek “En kötü haberler geride kaldı” dedi.

Mali krizin reel ekonomiye olumsuz yansımaya devam edeceği uyarısında da bulunan Strauss-Kahn, piyasalardaki çalkantının etkisinin muhtemelen 2009'un ortasına kadar “birkaç çeyrekte daha hissedileceğini” kaydetti.

IMF Başkanı Strauss-Kahn, fiyatların hızla gerilediği konut piyasası toparlanmadan ABD ekonomisinin kayda değer büyüme gerçekleştiremeyeceğini ifade etti.

Faiz liginde yeniden lider olduk
Türkiye, bu konudaki liderliğini İzlanda'ya nisan ayında kaptırmıştı. Dün MB'nin kararıyla yeniden birinci olduk

16.05.2008 08:26

Merkez Bankası’nın son faiz artırımıyla tekrar dünyada en yüksek faiz veren ülke konumuna geldik. 10 Nisan’da İzlanda Merkez Bankası, enflasyonla mücadele etmek için faizleri 50 baz puan artırarak yüzde 15.50’ye çıkarmış ve Türkiye’yi yüksek faiz veren ülkeler liginde liderlik koltuğundan indirmişti. İzlanda Merkez Bankası nisan ayında ülkenin kırılgan para birimi İzlanda Korunası’nı desteklemek ve devam eden enflasyon baskılarıyla mücadele etmek için faizleri yükselttiğini açıklamıştı. Merkez Bankası, 13 Eylül 2007 toplantında 13 ay aradan sonra kısa vadeli faiz oranlarını 0.25 puan indirmiş ve buna göre gecelik borçlanma faizi yüzde 17.50’den yüzde 17.25’e çekilmişti. Geçen yıl ekim, kasım ve aralık ayındaki toplantılarında 0.50 ile 0.75’şer puan indirim kararı alan Merkez Bankası, gecelik faizi yüzde 15.75’e düşürdü. Kurul, bu yılın ocak ayındaki toplantısında aldığı kararla, kısa vadeli faiz oranlarını 0.25-0.50 puan arasında düşürmüş ve gecelik faizi 15.75’den 15.50’ye, takiben Şubat’taki toplantısında da 0.25 puan düşererek faizi 15.25’e çekmişti. 

MERKEZ, "DEVAMI GELİR" DEDİ

Faiz konusunda hükümetle görüş ayrılığı yaşadığına ilişkin tartışmalarla piyasaların gündemine damgasını vuran Merkez Bankası 22 ay sonra ilk kez faizlerini artırdı. Para Politikası Kurulu (PPK), kısa vadeli faizi piyasaların beklentisi çerçevesinde 0.50 puan yükseltti ve bundan sonraki olası faiz artışının miktarı ve zamanlamasının, küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacağını açıkladı. Merkez Bankası faiz oranını yüzde 15.25'ten yüzde 15.75'e çıkarırken, yüksek faiz ligindeki liderliğini de geçen ay faiz artıran İzlanda'dan geri aldı.

ÖLÇÜLÜ ARTIRIM BAŞLADI
Merkez Bankası'nın gıda ve enerji fiyatlarındaki yükselişin genel fiyatlama davranışlarını olumsuz etkilemesini önlemek için gerekli tedbirleri almaya devam edeceği vurgulanan Merkez Bankası açıklamasında, şöyle denildi: "Bu doğrultuda, gerektiği taktirde önümüzdeki dönemde de ölçülü faiz artısı Kurul'un gündeminde olacaktır. Bundan sonraki olası faiz artısının miktarı ve zamanlaması küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacaktır. Enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin, Kurul'un geleceğe yönelik durusunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır." PPK toplantısının ardından yapılan açıklamada şöyle denildi: "Kurul, enflasyonun yılın son çeyreğinden itibaren kademeli olarak düşüş eğilimine girerek 2009 yılı sonunda Nisan Enflasyon Raporu'nda yer alan yüzde 6.7'lik tahmine yakın gerçekleşeceğini öngörmektedir. Dolayısıyla, iktisadi birimlerin de beklentilerini oluştururken Merkez Bankası'nın tahminlerini esas alması önem taşımaktadır. Toplam talep koşulları enflasyonu düşürücü yönde katkı sağlayacak." 
İstanbul'un en zengin ilçe ve mahalleleri
En zenginler Kadıköy'de..

19.05.2008 08:32

Türkiye'de ilk defa bir şehrin tüm mahalleleri taranarak, toplam harcama potansiyellerinin ortaya konduğu bir rapor hazırlandı Buna göre İstanbul'un en zengin 50 mahallesi toplam mahallelerin yüzde 4'ünü, harcama potansiyelinin ise yüzde 25'ini oluşturuyor ..

İstanbul'un Türkiye perakende harcamalarındaki gücünü, alışverişi merkezlerine, her yıl gelen onlarca yabancı markaya ve açılan lüks restoranlara bakıp tahmin edebilirsiniz. Peki ya İstanbul'a yapılan bunca yatırım, hangi semtlerden para çekmeyi düşünüyor? Bu şehrin en fazla harcama potansiyeline sahip ilçesi ya da mahallesi hangisi? İşte mağaza açmak, ya da yatırım yapmak isteyenler için Türkiye'de ilk kez İstanbul'un "Mahalle Analizi" hazırlandı. Buna göre İstanbul'un, sınırlarında en fazla gelir barındıran ilçesi yıllık 11 milyar YTL ile Kadıköy, en zengin mahallesi ise 1 milyar YTL ile İçerenköy. İstanbul'un bütününe bakılarak verilen yatırım kararlarının, "atıl yatırımlar" yaratacağını söyleyen Rea Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Levent Küçüklerli'nin, "Bir hane, ortalama gelirinin yüzde 20-30'unu kiraya ya da ev taksidine verir" gerçeğiyle yola çıktığı ve şehrin 710 mahallesinde kiralar ile arazi metrekare rayiçlerini derlediği araştırmada mahallelerin toplam geliri yanında hane başına düşen ortalama gelir de yer alıyor.

İÇERENKÖY İLK SIRADA

Araştırma bulgularına göre İstanbul'da, toplam 12 milyon 115 bin nüfus, 3 milyon 145 bin hane, yıllık 100 milyar YTL toplam yıllık geliri ifade ediyor. Kira, eğitim ve sağlık çıktıktan sonra perakende sektörüne 50 milyar YTL'lik harcanabilir gelir kalıyor. Tek başına Türkiye perakende harcamalarının yaklaşık yüzde 25'ini gerçekleştiren İstanbul bu potansiyeliyle bazı küçük Avrupa ülke perakende harcamaları ile kıyaslanabilir bir büyüklükte. Sayısal büyüklük olarak İstanbul'un en yüksek toplam harcama potansiyeli olan ilk 50 mahallesi, mahalle toplamının yüzde 7'si iken, toplam perakende harcama potansiyelinin yüzde 25'ini oluşturuyor. İstanbul'un yıllık toplam geliri en yüksek ilçesi 744 bin nüfus ve 232 bin haneye sahip toplam 11 milyar YTL gelirli Kadıköy. En zengin ilçe ise geçtiğimiz hafta Glock marka silahların yakalandığı, 1 milyar YTL gelirli İçerenköy. İçerenköy'ün toplam hane halkı geliri ise pek çok mahallenin altında, 3 bin 700 YTL. Örneğin aynı ilçedeki Suadiye'de hane halkı geliri 5 bin 500 YTL'ye, Fenerbahçe'de ise 7 bin 700 YTL'ye çıkıyor

Harcama potansiyeli için mahalle katmanına indik

Levent Küçüklerli/Rea Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı:

"GELİR düzeyi ve perakende harcamalarını gösteren istatistikler ilçe ve mahalle bazında derlenmiyor. Hatta il bazındaki verilere bile makroekonomik göstergelerden GSYİH'dan il payı vererek ulaşılabiliyor. İstanbul'un perakende pazar büyüklüğü toplamı, en güçlü Avrupa ekonomisi olan Almanya'nın en büyük iki şehri olan Berlin ve Hamburg şehirlerinin toplam tüketimi ile aynı seviyede. Ancak ilçe, hatta mahalle gelir seviyeleri arasında büyük farklar var. Aynı mahalle sınırları içinde bile büyük farklar var. Gayrimenkul ve perakende başta gelmek üzere pek çok işkolu, yer geliştirmede bu verilere sahip olmadan, öngörüyle karar veriyor. Bu kararlar atıl yatırımlara yol açıyor. Türkiye'de ilk defa mahalle bazına indik. Perakende sektörü, yüksek performans sağlayacak bölge ve alışveriş merkezlerinin arayışında. Bu rapor, mağaza açma potansiyeli bulunan noktaların en yakın çevre nüfus ve gelir yapısını ortaya koyan İstanbul için yapılmış ilk ve tek çalışma. Bu çalışma sadece perakende ve gayrimenkul değil, hızla şube artıran bankacılık sektörü için de bir yol haritası."

En zengin ilçe 11 milyar YTL toplam gelirle Kadıköy

İstanbul Perakende Harcamaları Raporu'na göre İstanbul'un en zengin ilçesi, toplam hane sayısının, hane başına düşen gelirle çarpımıyla yapılan hesaplamaya göre göre yıllık toplam 11 milyar YTL gelirin oluştuğu Kadıköy. Kadıköy'ü 6.4 milyar YTL gelirle Büyükçekmece, 6.1 milyar YTL ile Beşiktaş, 6 milyar YTL ile Üsküdar, 5.5 milyar YTL gelir ile Ümraniye izliyor. Diğer ilçeler ve toplam gelirleri ise şöyle:

* Projenin çıkış noktası, insanların bütçelerine uygun yerlerde yaşama eğilimi oldu. Türkiye de dahil olmak üzere pek çok ülkede ailelerin gelirlerinin yaklaşık yüzde 20-30 aralığındaki bölümünü kira veya satın aldıkları konuk kredisi olarak ayırdıkları hesaplandı.

* Ve bu varsayımla İstanbul'un herhangi bir ilçesinde, mahallesinde ve hatta caddesinde geçerli kiralar hane halkı gelirlerinin tahmini için kullanılabilen bir gösterge oldu.

* İlk aşamada, mahallelerdeki kira rayiçleri ile arsa metrekare rayiçleri elde edildi. Bu veriler bir araya getirilerek İstanbul geneli için toplam bilgi ve dijital haritalar oluşturuldu.

* İkinci aşamada proje sonuçları makro verilerle kıyaslandı. GSYİH 2007 toplamından İstanbul il payı belirlendi. Bu payın içindeki özel tüketim harcamaları ve perakende harcama tahminleri elde edildi. Bu çalışmalar sonucunda mahalleden il geneline yapılan saha çalışması rakamları, Türkiye genelinden il geneline indirilen verilerle kıyaslandı ve başlangıç noktasında yapılan tahminlerin ötesinde bulunan çok yakın rakamsal sonuca ulaşıldı.

* Raporun yayınlanması için 2007 Adrese Dayalı Nüfus Sayıma sonuçları beklendi.

* Arsa/arazi değerleri ile kira rayiç derlemelerinde mahalledeki gerçek alım gücünü yansıtmayan değerler ayıklandı.

* Silivri gibi ilçelerle Adalar dahil edilmedi. 

Su petrolden kıymetli hale gelecek
Yerüstünde birçok barajı olan Türkiye, şimdi de su kaynaklarını yeraltı barajlarında saklayacak

19.05.2008 13:42
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), özellikle yağışların yetersiz olduğu iç bölgelerde yaşanan kuraklık sorununun çözümü için 'yeraltı barajları projesi' geliştirdi. DSİ uzmanları, tüm dünyada bulunan yeraltı barajlarını da inceledikleri proje ile Çankırı, Çorum, Kırıkkale ve Ankara'da yeraltı barajlarının yapılması için çalışmalara başladı. Uzmanlar, yeraltı barajlarıyla kırsal kesimdeki insanlara daha kaliteli ve sürekli su sağlanacağını kaydetti. Yeraltı baraj sisteminin çok uzun süre devam eden ve çok düşük maliyetli bir sistem olduğuna dikkat çeken yetkililer, "Bu sistemle ihtiyacınız olduğu kadar kaynağı kullanıyorsunuz su israf olmuyor. Üstelik su hiçbir işleme tabi tutulmadan kaynağından sağlıklı bir şekilde direk içime sunulabiliyor" dedi.

Dünyada yaygın

Yeraltı barajları, Brezilya ve Japonya ile bazı Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere dünyanın bir bölgesinde yeraltı suyunu depolamak veya depolanan yeraltı suyunu arttırmak üzere başvurulan bir yöntem. Brezilya dünyada yeraltı barajları bakımından en zengin ülkelerin başında geliyor. Brezilya'nın Pernambuco eyaletinde 1990'lı yıllarda 500 adet küçük ölçekli yeraltı barajı inşa edildi.

DSİ, 20 yıl önce Antalya'daki uygulamasıyla ilk yeraltı barajı yapan kuruluşlardan biri. Projeyle, Türkiye'de sadece bir kaç tane ve küçük çaptaki yeraltı barajlarına daha büyük çapta yenileri eklenecek. Uzmanların verdiği bilgiye göre, sulama ve içme suyu barajları artık tüm dünyada çok daha az inşa ediliyor. Bunların yerine yeraltı sularını daha fazla besleme teknikleri geliştiriliyor veya yeraltı barajları yapılıyor.

MTA da devrede

Bu arada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü bünyesinde küresel etkilerini bilimsel olarak inceleyecek bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubu DSİ ve üniversitelerle de işbirliği yaparak Türkiye'nin iklim periyotlarını bilimsel olarak inceleyecek. Bu çerçevede, kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Konya, İzmir, Bursa, Trakya, Aydın, Manisa ve Erzurum gibi bölgeleri susuz bırakmamak için, yeraltındaki kapalı akiferlere su pompalanacak. 'Doğal depolar' olarak da tanımlanabilecek akiferler; içlerinde suyun serbestçe girebileceği veya hareket edebileceği boyutta ve miktarda birbiriyle bağlantılı, boşluk içeren kayaçlardan oluşmuş kesimler olarak biliniyor.

MTA yetkilileri, Türkiye'de başta Konya olmak üzere İzmir, Bursa, Erzurum ve Trakya'daki Ergene ovalarındaki yeraltı suları ile Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz nehirleri ve daha birçok akarsu, göl ve akiferin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna dikkat çekiyor. Suyun azalmasının tarımsal ve hayvansal üretimin yok olması ve bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması riskini beraberinde getireceğini belirten yetkililer, önümüzdeki yıllarda yaşanacak olası kuraklığa karşı risk taşıyan bölgeler başta olmak üzere Türkiye genelinde yeraltı akiferlerinin su ile besleneceğini bildirdi.

Artan tarım ürünleri fiyatları, küresel ısınma nedeniyle su fiyatlarının petrolü geçmesi bekleniyor. Bu yüzden de petrol stokları kadar su stoklarını da önem kazanacağı belirtiliyor.

Tüketici kredileri 73 milyar YTL'ye ulaştı
Tüketici kredileri, 31,8 milyon YTL artarak, 73 milyar 638,1 milyon YTL'ye çıktı

22.05.2008 15:04
Tüketici kredileri, 16 Mayıs itibarıyla 31,8
milyon YTL artarak, 73 milyar 638,1 milyon YTL'ye çıktı.

Söz konusu krediler, 9 Mayıs tarihi itibarıyla 73 milyar 606,2 milyon
YTL düzeyinde idi.

Merkez Bankası verilerine göre, tüketici kredileri kapsamında, konut
kredileri 34 milyar 979,6 milyon YTL, taşıt kredileri 5 milyar 771,3
milyon YTL, diğer krediler 32 milyar 887,1 milyon YTL olarak hesaplandı.

Tüketici kredilerinin yaklaşık 22,3 milyar YTL'si kamu bankaları, 34
milyar YTL'si özel bankalar, 17,3 milyar YTL'si de yabancı bankaları
içeriyor.

Bireysel kredi kartları ise 16 Mayıs itibarıyla 28 milyar 168,5 milyon
YTL'den, 28 milyar 573,4 milyon YTL'ye çıktı.

YTL cinsinden bireysel kredi kartlarının 10 milyar 975,9 milyon YTL'si
taksitli, 17 milyar 557,9 milyon YTL'si taksitsiz kredi kartından oluştu
Sigara yasağı esnafı vurdu
Alışveriş merkezlerinin yüzde 50'si boşaldı. Kafe ve restoranlar sinek avlıyor

23.05.2008 08:59

Yeni yürürlüğe giren kapalı alanlarda sigara yasağı, daha önce insanların oturmaya yer bulamadığı alış veriş merkezlerinin kafe ve restoranlarını yüzde 50 boşalttı. Tüm alış veriş merkezlerinde, her iş kolunda satışlarda hissedilir oranda düşüş var.

Gündeme getirildiği ilk günden bu yana toplumdan büyük destek alan kapalı mekanlarda 'sigara içme yasağı', dev bütçelerle inşa edilen alışveriş merkezlerindeki müşteri sayısını yarı yarıya düşürdü. Yeni Şafak'ın haberine göre, 19 Mayıs itibari ile yürürlüğe giren yasak, insanların daha önce oturmak için yer bulamadığı büyük alışveriş merkezlerini yüzde 50 boşalttı. İşletme sahipleri durumdan rahatsız olurken "Ya insanlar sigara içilmeyen mekanda oturmaya alışacak, ya da biz kapatıp gideceğiz" diyor.

ESKİDEN YER BULUNAMAZDI

Levent'teki Metro City Alışveriş Merkezi'nde bulunan Cıty Brasserie adlı kafenin işletmecisi Tolga Yazıcı, sigara yasağını olumlu karşıladıklarını ancak müşterinin birden yarı yarıya azalmasının kendilerini endişelendirdiğini belirterek, "Normalde akşam üstü saat 17.00 civarında, işletmemiz tıklım tıklım olurdu. Ama yasaktan sonra insanların keyfi kaçtı. Sigara olmayınca gelip oturma gereği bile duymuyorlar" diye konuştu.

Aynı merkezde bulunan Sultanahmet Köftecisi'nin Müdürü Fikret Kılıç, "Büyük AVM'lerde ortak oturma alanları olur. İnsanlar burada yemeğini yer sigarasını çayını içerdi. Sigara yasağı gelince bomboş kaldı" dedi. Metro City'deki HD Restaurant'ın aşçıbaşısı Cemal Pençe, durumdan şikayetçi olanlar arasında. Cemal usta, "Yasak dış piyasayı canlandırabilir ama bizim işlerimizi olumsuz etkiledi. Öğle servislerinde gelen insan sayısı neredeyse yarı yarıya düştü" dedi ve ekledi: "Yasaktan önce günde ortalama 200 porsiyon iskender satıyorduk. Şimdi bu rakam 125'e düştü."

SATIŞLAR KESİLDİ

Schlotzsky's Kafe'nin Müdürü Murat Artış da "Satışlarımız nerdeyse yarı yarıya düştü. Sigara yasağından önce boş masamız yoktu, şimdiyse dolu masa yok" dedi. Özsüt Kafe'nin yöneticisi Ayşe Toprak, "Satışlarımız bir anda düştü. Yasak satışlarımızı bıçak gibi kesti. Sadece bizde değil, Metro City'deki bütün işyerlerinde, markette bile alış veriş yarı yarıya düştü. Böyle giderse kiralarımızı ödeyemez hale gelip kapımıza kilit vuracağız" diye yakındı.

Oneup Restaurant işletmecisi Kemal Temiz, "Sigara yasağını sonuna kadar destekliyorum. Ama bizim işler de çok düştü. Mekan bomboş kaldı. Ya insanlar bu duruma alışacaklar. Ya da biz kapatıp gideceğiz" dedi.

Sigara yasağından diğer büyük alış veriş merkezleri de etkilendi. Kanyon Alış Veriş Merkezi'nde de hemen bütün restoran ve kafelerin bomboş olduğu görüldü.


Zabıta, minibüsçüleri uyardı ve broşür verdi

19 Mayıs'ta yürürlüğe giren ve denetimi belediye ekiplerine bırakılan sigara yasağını bazı belediyeler çok ciddi uyguluyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Zabıta Daire Başkanlığı ekipleri, üç gündür yoğun denetimlerini sürdürüyor. Büyükşehir'den yapılan açıklamada, üç günde denetimlerin toplu taşıma araçlarında yoğunlaştırıldığı açıklandı. İlk gün yasağa uymayanlara uyarı yapan belediye ekiplerinin, yasak ihlallerine ceza kestiği belirtildi. Yapılan denetimlerde, sigara satış belgesi olmayan işyerlerinin kapatıldığı açıklandı. Dün yapılan denetimlerde belgesi olmayan bir işyeri sahibinin sigara içerikli mallarına el konduğu, satış yerine para cezası kesildiği bildirildi. Zabıtanın ayrıca, sigara yasağına ilişkin 15 bin adet broşürü, ana arterlerde dağıttığı belirtildi.

Vergi indirimi internetten başlayacak
Hükümet, 2009 dan itibaren iletişim vergilerinde kademeli indirime hazırlanıyor

22.05.2008 16:26

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Marmara depreminin ardından geçici olarak koyulan ancak hala devam eden iletişim vergileriyle ilgili yeni düzenleme hazırlıklarını anlattı.  CNBC-e’nin sorularını yanıtlayan Yıldırım, Türkiye’nin en yüksek iletişim vergisi alınan ülkelerden biri olduğunu belirterek, bütçe olanakları çerçevesinde kademeli indirim için hazırlık yaptıklarını söyledi.

İndirimin 2009’da başlamasını hedeflediklerini kaydeden Yıldırım, “Bu vergileri internet başta olmak üzere, kademeli olarak indirmek için bakanlığımız Maliye Bakanlığı ile görüşmeleri sürdürüyor” dedi.

İstanbul’daki iki havaalanının, artan hava trafiği nedeniyle ihtiyacı karşılamakta yetersiz kaldığını belirten Yıldırım, yeni bir havalimanı için hazırlıklara başlandığını da söyledi. Yıldırım, şehir merkezine bağlantısı kolay ve uçuş güvenliğine uygun yer arandığını kaydetti.

Yıldırım, mevcut 3 mobil telefon operatörünün altyapı çalışmalarını yurdun her yanında tamamlamalarından sonra üçüncü nesil (3G) lisanslarının verileceğini ifade etti.

 


 









































































 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol